6–7 Eylül Pogromunun 70. Yılında Devlet Operasyonu, Halkın Katılımıyla Gerçekleştirildi
Türkiye tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan 6–7 Eylül 1955 Pogromu, üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen hâlâ kapanmamış bir yara. Rum, Ermeni, Yahudi ve Süryani yurttaşların evleri, ibadethaneleri ve işyerleri ateşe verildi; yüzlerce kadın tecavüze uğradı; onlarca insan linç edilerek katledildi.

- yılda insan hakları örgütleri yaptıkları açıklamalarda bu katliamı “titizlikle örgütlenmiş bir özel harp faaliyeti” olarak tanımlayarak, devletin sorumluluğunu hatırlattı ve yüzleşme çağrısında bulundu.
Tarihsel Arka Plan: Soğuk Savaş’ın Gölgesinde “Kıbrıs Meselesi
1950’li yıllarda Türkiye, NATO’ya katılmış, Batı Bloku’na eklemlenmişti. Aynı dönemde Yunanistan’la ilişkiler, Kıbrıs Meselesi üzerinden gerilmişti. “Kıbrıs Türktür Cemiyeti” gibi örgütler, hükümetin de desteğiyle sokaklarda kampanyalar yürütüyordu.
Demokrat Parti iktidarı, içeride artan ekonomik sıkıntıları ve muhalefeti bastırmak için milliyetçi ve anti-azınlık söylemleri besledi. İşte bu atmosferde, 6 Eylül 1955 akşamı İstanbul Ekspres Gazetesi, “Selanik’te Atatürk’ün evi bombalandı” manşetini attı. Oysa olay, bizzat devlet eliyle kurgulanmış bir provokasyondu.
Gazetenin olağan tirajı 20 bin iken, o gün 290 bin adet basılarak İstanbul sokaklarına dağıtıldı. Haber üzerine kışkırtılan kitleler gece boyunca yağmaya girişti.
Yağma, Tecavüz ve Katliam
6–7 Eylül gecesi İstanbul başta olmak üzere birçok kentte yaşananlar, organize bir pogromun boyutlarını ortaya koydu
- 4.214 ev, 1.004 iş yeri, 73 kilise, 26 okul, 1 sinagog ve yüzlerce mekân ateşe verildi, yıkıldı, yağmalandı.
- Resmi kayıtlara 37 ölü geçti, ancak sayının daha yüksek olduğu biliniyor.
- 400’den fazla kadın cinsel saldırıya uğradı.
- 90 yaşındaki Rahip Hrisantos Mantas diri diri yakıldı, birçok din adamı zorla sünnet edildi.
- Yağmacıların bir kısmı Anadolu’dan trenlerle İstanbul’a getirildi, dönüşte Haydarpaşa Garı’nda çaldıkları mallarla yakalandı.
Halk Katılımı Göz Ardı Edilemez
Resmi belgeler ve dönemin tanıkları, pogromun sadece devlet operasyonu değil, aynı zamanda kitlesel bir halk hareketi olduğunu da ortaya koyuyor.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü’nün raporlarına göre, 100 bin kişi doğrudan saldırılara katıldı. Bu rakam bugünün İstanbul nüfusuna oranlandığında yaklaşık 2 milyon kişi anlamına geliyor.
Bu gerçek, toplumun da azınlıklara yönelik nefret söylemlerine nasıl kolayca sürüklendiğini gözler önüne seriyor.
Devletin Sessizliği ve İtirafı
Pogrom sonrası İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa etti, ancak olayların gerçek failleri yargılanmadı. Demokrat Parti iktidarı suçu “komünistlere” yıkmaya çalıştı; Aziz Nesin, Kemal Tahir, Asım Bezirci gibi aydınlar gözaltına alındı.
Yıllar sonra dönemin MGK Genel Sekreteri Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, şu sözleriyle olayların niteliğini itiraf etti
6–7 Eylül Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.
İnsan Hakları Örgütlerinin Çağrıları
İnsan Hakları Derneği (İHD)
- Bu sadece devletin değil, halkın da ortak olduğu bir şiddet hareketiydi.”
- “Hıristiyan ve Yahudi düşmanlığını nefret suçu olarak lanetliyoruz.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)
- Devlet failleri korudu, mağdurları yalnız bıraktı. Yüzleşme olmadan demokrasi mümkün değil.
Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD)
- Bu toprakların çok kültürlü yapısı ağır bir darbe aldı. Hafızayı canlı tutmak toplumsal görevdir.
Uluslararası Af Örgütü & Human Rights Watch
- “Türkiye, geçmişle yüzleşmeden nefret suçlarıyla etkin mücadele edemez.”
- “Azınlıkların güvenliği sağlanmalı, nefret söylemi cezalandırılmalıdır.
İnsan Hakları Açısından İhlaller
6–7 Eylül Pogromu, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin en temel maddelerinin ihlali anlamına geldi.
- Yaşama hakkı (Madde 3) ihlal edildi.
- Mülkiyet hakkı (Madde 17) binlerce ev ve işyerinin yakılmasıyla yok edildi.
- Din özgürlüğü (Madde 18) kiliselerin ve sinagogların yıkımıyla çiğnendi.
- Kadınların bedensel dokunulmazlığı yüzlerce tecavüz vakasıyla ihlal edildi.
- Eşitlik ilkesi (Madde 2) azınlıkların kimlikleri üzerinden yok sayıldı.
Yüzleşilmemiş Bir Yara
70 yıl sonra insan hakları örgütlerinin ortak mesajı şu oldu
6–7 Eylül bir devlet operasyonuydu ve halk desteğiyle yapıldı. Hesap verilmeden, gerçeklerle yüzleşilmeden toplumsal barış mümkün değildir.
6–7 Eylül 1955 Pogromu, Türkiye’nin çokkültürlü yapısına indirilen en büyük darbelerden biri olarak tarihe geçti. 70 yıl sonra hâlâ sorulması gereken soru açık:
Türkiye bu utançla yüzleşmeye hazır mı?