TÜRKİYE ÇİĞLİ OLSA...

TÜRKİYE ÇİĞLİ OLSA...

Tükiye'de okuyan, yazan, düşünen, araştıran ve sorgulama yeteneğine sahip önemli bir kesim; 21 yıldır gerici, otoriter, siyasal islamcı kimliğini adeta ihvan siyasetinin kılıcı gibi kullanarak toplumun geniş kesimlerine dayatan diktatoryal bir rejime karşı; gerek hukuksal, gerek meşru direniş hakkı bağlamında bütün gücünü ortaya koyarak mücadele etti. Sesini duyurabildiği kadar bağırdı, ayakta durabildiği kadar meydanları doldurdu, ödeyebileceğinden fazla bedel ödedi.
Fakat kaybedilen her seçim, tutuklanan her gazeteci, hapiste kaderine terk edilen her aydın, öldürülen her kadın, istismara uğrayan her çocuk, sesi kısılan her yayın organı, yatağa aç giren her aile dert oldu muhalifin yüreğine..
Bir umutla sarılınan, son bir ümitle sahip çıkılan geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, verilen bütün emeklere, alınterine, oluşturulan kolektif akla, muhafazakar kesimden laik kesime, merkez sağdan milliyetçisine kadar bütün renkleri bünyesinde toplayan geniş bir ittifaka rağmen alınan son yenilgi, geniş muhalif kesimde bambaşka bir umutsuzluğu körükledi.
Evet; bütün bu yıpranmışlık, pahalılık, gittikçe yükselen enflasyon oranları, işsizlik, ulusal ve uluslararası arenada itibar kaybı sonucunda ortaya çıkan sosyal ve ekonomik çöküşe rağmen AKP iktidarı ve Erdoğan nasıl hala seçim kazanılabilmişti?
Bu durumla ilgili Siyaset Biliminde birçok varsayım öne sürülmektedir. Bunların ortak noktası ise yoksulluk, ekonomik krizler ve buna bağlı olarak iç ve dış tehdit algısı yükseldikçe otoriter lider ve yönetimlere eğilim artıyor.
Siyaset bilmi dışında, seçim sonrası anketlerdeki oy verme davranışlarına baktığımızda ise ortaya çıkan sonuç, Akp'nin 21 yılda kendi rejimi ile birlikte bir ritüel haline getirdiği  'sosyal yardımlar'. Türkiye'de kesin rakam tam olarak bilinmemekle beraber yaklaşık 35-40 milyon kişinin sosyal yardım aldığı öngörülüyor. Yani bireylerin oy verme davranışlarındaki temel unsur, yurttaşlık bilinci üzerinden değil, ekonomik yardımlar üzerinden şekilleniyor. Bu sebeple de iktidar elinde bulundurduğu kamu gücü ve iktidar olanaklarını sonuna kadar kullanıyor ve bu sayede mevcut seçimleri kazanıyor. Bizler de yıllardır süregelen bu kısırdöngü içinde sürüklenip gidiyoruz. 
Fakat burada bütün bu umutsuzluğun, küskünlüğün, karamsarlığın içinden bir ses fısıldıyor kulağımıza:
"Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” diyen Cumhuriyetin ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin  kurucusu Mustafa Kemal Atatürk çok uzaklardan umut oluyor yine içimizden atamadığımız karamsarlığımıza, yılgınlığımıza...

Geçtiğimiz haftasonu, İzmir'in birçok ilçesinde olduğu gibi Çiğli İlçesinde de delege seçimleri yapıldı. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, 4 senedir çoğunu dışarıdan getirdiği personel ve aynı sığ siyasi kadro ile Çiğli'yi yönetmeye çalışan Başkan Gümrükçü, kamu gücünü kullanmadan üyenin önüne çıkamadı.
Çiğli'deki ekonomik ve sosyal problemler, Çiğlililerin istihdam sorunları; Başkan Gümrükçü ve disiplin sürecinde olduğu için hakkında tedbir kararı bulunan Yardımcısı Ali Rıza Koçer tarafından maalesef bir hizmet zorunluluğu değil, seçim rüşveti olarak üyenin önüne sunuldu. Asla gerçekleşmeyecek vaatlerle gençlere umut dağıtıldı, Çiğli Chp üyeleri değersizleştirmek istenerek oy üzerinden satın alınmaya çalışıldı.
Fakat görüyoruz ki, son haftaki sonuçlarla da beraber Gümrükçü ve ekibinin beyaz listesi, muhalif liste olan Mavi liste karşısında çok büyük bir yenilgiye uğradı. Memleketteki hazin durumun tersine; Belediyenin bütün kamu gücü ve iş vaatlerine rağmen CHP Çiğli üyeleri ilkelerinin arkasında dimdik durdu ve 4 senedir alamadıkları hizmetin, belediyedeki kapalı kapıların, açılmayan telefonların, şantiyede terör estiren belediye yöneticilerinin, işçiye tepeden bakan ve sorunlarını dinlemeye gerek bile duymayan 'ben bilirimci' anlayışın, vefasızlığın, adaletsizliğin faturasını kesti. Beyaz kaybetti, Utku Gümrükçü kaybetti, Cumhuriyet Halk Partisi kazandı..
Cumhuriyet Halk Partisi Çiğli üyeleri hem mevcut belediye yönetimine ama en önemlisi de Türkiye'ye, demokrasi ve hak mücadelesi anlamında hem örnek oldu, hem de ders verdi. İzmir'in ibretle izlediği, bütün gözlerin çevrildiği, en çekişmeli ilçesi olan Çiğli herkese, "Keşke "Türkiye Çiğli olsa" dedirtti... Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, umut her daim var, yeter ki mücadele edenler olsun. Değişim ve dönüşüm elbet başlayacak, elbet bir gün bu topraklarda demokrasi ve özgürlük tohumları tekrar ekilecek. 
Aynı Çiğli gibi..
Umut mücadelede, umut direnişte, umut muhalefette, umut yine her zamanki gibi Cumhuriyet Halk Partisi'nde...