YOKSULLUK ENGEL OLMAMALI

YOKSULLUK ENGEL OLMAMALI

Okullar açıldı!
Sorunlar da başladı.
Tabii veliler isyanda!
En basitinden okul masraflarındaki KDV’nin kaldırılması için çok uğraştılar ve ama nafile!
Bu konuda Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği halâ mücadele veriyor.
Geçen yıldan bu yana okul giderleri %126 arttı. 
‘Birçok aile ekonomik sıkıntıdan çocuğunu okula gönderememeye başladı’ diyen Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği, okul masraflarındaki KDV’nin kaldırılması için bir kampanya başlattı. 
Yoksulluktan ötürü hiçbir çocuk eğitimden mahrum kalmasın diyorlar.
‘Çocuklarımızı okutamayacak hale geldik. Okul masraflarından KDV kaldırılsın.’ diyorlar.
Kabaca;
Okula başlama maliyeti 1 sene içerisinde:
Okul öncesinde; 7 bin TL iken 17 bin TL,
İlkokulda; 12 bin TL iken 28 bin TL,
Ortaokulda; 13 bin TL iken 30 bin TL’ye yükseldi.
Yani, maliyetler %126 arttı. 
Birçok aile ekonomik sıkıntıdan çocuğunu okula gönderememeye başladı. 
Hâlbuki Anayasanın 42. Maddesi, ‘Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.’ der. Sosyal devletin görevi, her çocuğun okuma hakkını sağlamak ve bu maddeyi uygulamaktır. Eğitim hakkını ayrım yapmaksızın yerine getirmektir.
Yapılan son KDV zammıyla beraber, kırtasiye ürünlerinin kimisine %10 kimisine %20’lik KDV uygulanıyor. Yüksek enflasyon ve zamlarla kırtasiye ve okul kayıt ücreti iki çocuklu bir aile için neredeyse asgari ücrete denk düşüyor.
Özetle;
Krizin faturası çocuklarımızdan çıkarılmasın…

*- GERİ KALMAMIZ; ARAP ALFABESİ

Türkler, tarihleri boyunca birçok alfabe kullanmışlar. 
Müslüman olmadan önce Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanan Türkler, İslamiyet’e girdikten sonra Arap harflerini kullanmaya başladı.
Bu alfabeyi yaklaşık bin yıl kullanan Türkler, 19. yüzyılın ortalarında alfabemizi tartışmaya başladı.
Bu dönemde Türk aydınları, Osmanlı Devleti’nin Batı karşısında geri kalış sebeplerini tartışmaya başladıklarında, askerî ve iktisadî alanlarla birlikte, eğitim sahasında da geri kalmışlığın sebepleri üzerinde durdular.
Bu çerçevede eğitim sahasındaki aksaklıklar ve eksiklikler gündeme getirilirken, kullanılan harflerin Türkçe’yi ifade etmeye yetersiz olduğu, eğitimin yaygınlaşamamasının en önemli sebebinin harfler olduğu hakkında birçok görüş ortaya atıldı.
Yrd. Doç. Dr. Muhammet Erat, ‘Tanzimat’tan Meşrutiyet’e Alfabe Tartışmaları’ nı araştırdı.

*- ÖNEMLİ ÇALIŞMA

Bu nedenle Tanzimat Dönemi’nde üzerinde en çok durulan konulardan biri eğitim alanında yapılması gereken ıslahat çalışmaları oldu.
Eğitimin geri kalmışlığı tartışılırken, bunun kullanılan harflerden kaynaklandığı ileri sürüldü ve bu nedenle alfabede bazı değişikliklerin yapılması gerektiği savunuldu.

*- ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYDU

Türkiye’de ilk defa Arap harflerinin Türkçeyi ifade etmeye yetersiz olduğunu ve bunun da okuma-yazma öğrenirken zorluğa yol açtığını belirten ve bu sorunun halledilmesi için tekliflerde bulunan kişi Münif (Paşa) Efendi’dir.
Münif Efendi’nin daimî üyesi bulunduğu ve çalışmalarına katıldığı Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’de yaptığı bir konuşmada ileri sürdüğü fikirler, Osmanlı’da Arap harflerinin ıslahı çalışmalarının başlangıcını teşkil etmektedir.
Münif Paşa, 12 Mayıs 1862 tarihinde yaptığı konuşmada, hareke kullanılmadığı için Türkçe bir kelimenin birçok şekilde okunabildiğini, bu mahzurun ortadan kaldırılabilmesi için Arapçadaki harekelerin kullanılmasının da bir çözüm olmayacağını ifade etmiştir. 
Hızlı okumanın harflere karşı kazanılan meleke ile olduğunu kaydeden Münif Paşa, anlamları bilinmeyen kelimelerin, özel isimlerin doğru bir şekilde okunamadığını da belirtmiştir. 
Okuma-yazma bilenlerin sayısının az olmasının sebebini, Arap harfleri ile yazılan kelimelerin okunamaması ve bazı kelimelerin değişik şekillerde okunması olarak izah eden Münif Paşa, Avrupalıların yazılarında bu gibi zorlukların bulunmadığına, küçük yaştaki çocukların ve halkın kısa zamanda okuma-yazma öğrendiğine işaret etmektedir. 
O’na göre, Türkiye’de yazının öğrenilmesi güç olduğundan halkın fikren terbiyesi de mümkün olmamaktadır.

*- İKİ YOL ÖNERDİ

Münif Paşa’ya göre, mevcut harflerin daha kullanışlı ve yararlı bir şekle girmesi için iki yol bulunmaktadır. 
Birincisi; kelimelerin yine olduğu gibi korunması, ancak kelimelerin alt ve üstlerine bazı işaretlerin konulması. 
İkinci yol ise; harfleri ayrı ayrı yazarak, yabancı dillerde olduğu gibi gerekli olan harekelerin, harflerin sırasında yazılmasından ibarettir. 
Münif Paşa’ya göre, birinci yol birçok mahzuru beraberinde getirecektir. Ancak ikinci yol takip edilirse, zorluklar ortadan kalkacak, okuma-yazma ve kitap basımı büyük ölçüde kolaylaşacaktır. 
Kendisine göre, ikinci yol olarak tavsiye ettiği çözüm yolunun uygulanabilirliği vardır. 
Bu nedenle olsa gerek Münif Paşa, münferid harflerin ve aynı zamanda sesli harflerin kullanılarak küçük risalelerin, elifba cüzlerinin hazırlandığını, hatta bunların basılıp dağıtıldığını ve bazı okullarda okutulup, olumlu izlenimler edindiklerini kaydetmiştir.

*- BÜYÜK EMEĞİ VAR

Şunu da belirteyim;
Münif Paşa, 19. yüzyılın ikinci yarısında eğitim sahasında önemli hizmetlerde bulunmuş, halkın eğitim seviyesinin yükselmesi ve iyi eğitimcilerin yetişmesi için çaba gösteren devlet ricalinin başında gelmektedir.

*- İLK GERÇEKÇİ TEŞEBBÜS

Türk dünyasında Arap harflerinin ıslâhı hakkında ilk gerçekçi teşebbüsü yapan Azerbaycanlı edebiyatçı Mirza Fethali Ahundzade’dir.
Ahundzade, 1863 yılında Arap harflerinin ıslâhı konusunda savunduğu fikirleri ve teklif ettiği elifbayı devlet yetkililerine kabul ettirmek maksadıyla İstanbul’a gelmiştir. 
İstanbul’da Sadrazam Fuat Paşa ile görüşen Ahundzade, Müslümanlar arasında kullanılan yazıdaki zorlukları ortadan kaldırmak gayesi ile hazırlamış olduğu yeni tarz harfleri içeren projeyi takdim etmiştir.
Sadaret de incelenmesi için teklifi Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’ye havale etmiştir.

*- RAPOR HAZIRLADI

Cemiyet, teklif edilen Elifba’yı incelemek için iki toplantı yapmıştır. 
Uzun müzakerelerden sonra Cemiyet üyeleri, Ahundzade’nin teklif ettiği harfler hakkındaki görüşlerini bir rapor halinde Sadarete sunmuştur.
Ahundzade, Arap harflerinin doğru bir şekilde okunmaya müsait olmadığını, bu nedenle de Müslümanlar (Türkler) arasında okur-yazar kimselerin az olduğunu ileri sürmüştür. 
Ayrıca, teklif ettiği yeni harflerin bu mahzurları ortadan kaldıracağını ve halkın arasında eğitimin yaygınlaşmasına büyük etki yapacağını iddia etmiştir. 
Kullanılan yazının dinî bir yönünün olmadığını kaydeden Ahundzade, İslâmiyet’ten sonra Arap harflerinin birçok defa değişikliğe maruz kaldığını, bu yüzden yeni tarz yazının kabul edilmesine dinî açıdan bir engel bulunmadığını belirtmiştir.

*- DOĞRU OKUMA

Mirza Fethali Ahundzade’nin teklif ettiği harflerin özellikleri şunlardır:
Yazarken kolaylık sağlaması için harflerin üzerindeki noktaların kaldırılıp yerlerine başka bir kavuşma işareti konulması.
Kelimelerin doğru bir şekilde okunabilmesi için yeni bazı harekelerin oluşturulması.
Bu yeni harekelerin yabancı milletlerin yazılarında olduğu gibi, harfler sırasında yazılması.
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye, bu üç özellik aynı anda uygulandığı zaman bütün kelimelerin doğru bir şekilde okunabileceğini belirtmiş ve Ahundzade’nin gerek bazı mevcut harfler üzerinde yaptığı değişikliği, gerekse yeniden vücuda getirdiği hareke şekillerini takdirle karşılamıştır

*- BASKI MALİYETİ

Bununla beraber Cemiyet üyeleri, mevcut harfler gibi, bu yeni harflerin de basım yönünden külfetli olacağı düşüncesiyle kabul edilemeyeceğini kaydetmiştir. 
Müzakerelerin sonunda Cemiyet, Ahundzade’nin teklif ettiği harflerin faydalarını ve sağladığı kolaylıkları kabul etmesine rağmen, bu usulün tatbikatında karşılaşılacak zorlukları göz önünde bulundurarak teklifin uygulamaya konulmasından vazgeçmiştir.
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye, bu kararını bir rapor halinde Sadaret’e takdim etmiştir.
Ahundzade, bu teşebbüsünden olumlu bir sonuç elde edemeden, kendisine verilen bir Mecidiye Nişanı ile İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalmıştır.

*- MEDENİYET YOLUNDA

İstanbul’da bulunduğu sırada, Arap harflerinin ıslâhı hakkında teklif ettiği projenin reddedildiğini gören Ahundzade, bunun üzerine Latin harflerinin kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Latin harflerinin kabulü ile Türk milletinin daha süratle medenileşeceğini iddia eden Ahundzade, Latin harflerinin kabulünü bir medeniyet göstergesi olarak telakki etmiştir.
Mirza Fethali Ahundzade’ye göre, doğu milletlerinin ilerleyebilmesi için Latin harflerini kabul etmeleri, hiç olmazsa alfabelerini ıslâh etmeleri gerekmektedir.
Tabii bunlar ‘Alfabe’ üzerindeki ilkler, yani başlangıçtır.
Devamını ve gelişmeleri zaman zaman anlatacağım…
Yoksa burada bir kitap kadar uzun yazmam gerekecek ve tabii ki ilgilenenlerin dışında herkesi sıkacak, ‘Yaşar yine destan yazmış!’ denilerek tenkit edenlerim çoğalacak.
Bunlar ilk adımlardı…

YAŞAR EYİCE